gösteriş — is. 1) Gösterme işi veya biçimi 2) Başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak veya kendini beğendirmek için birinin yaptığı yapay davranış, çalım, kurum Eski hayat baştan başa bir nümayiş ve gösteriş hayatı idi. A. Haşim 3) Göze çarpıcı nitelik,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösteriş yapmak — başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak veya kendini beğendirmek için yapay davranmak Salih de tam bir gösteriş yapmak hevesiyle boşanmış bir yay gibi kalktı ayağa. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
caka satmak — gösteriş yapmak, çalım satmak Askerliğin palavra ile olmadığını anladı ama hâlâ caka satıyor. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösterişe kaçmak — gösteriş yapmaya başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dostlar alışverişte görsün (diye) — gösteriş olsun, iş görüyor densin (diye) anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
gösterişçi — is. Gösteriş yapmasını seven, gösteriş amacı güden kimse, nümayişçi … Çağatay Osmanlı Sözlük
CAKA — (Argo) Gösteriş, çalım. Caka, mal mülk, giyim, kuşam, yahut hareket davranış yoluyla olabilir. İslâm da gösterişin her şekli haram ve günahtır. Bugün bazı kimseler ve aileler gösteriş belâsı yüzünden maddî sıkıntılara düşmekte, israfa… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
afi — is., argo Gösteriş, çalım, caka Bir manevra, bir afi, bir dalavere olacak diyordum. Ö. Seyfettin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
alayiş — is., Far. ālāyiş Gösteriş, göz kamaştırma Onun yaptığı hep alayişten ibarettir … Çağatay Osmanlı Sözlük
alengir — is. 1) Hile, düzen, tuzak 2) Gösteriş, fiyaka … Çağatay Osmanlı Sözlük
alım çalım — is. Gösteriş, çekici hareket … Çağatay Osmanlı Sözlük